top of page

ERTELEME SANATI Yaşadığımız hayatta isteklerimizi ertelemiyoruz da yapmamız gereken tüm işleri erteleyebiliyoruz. Ertelemek bir sanat ama hayat ertelemeye gelmez.

-Aman sonra yaparım!

-Şimdi değil, ben zaten son dakikaların kralıyım!

-Son dakika yaparım, sorun değil!

-Ne zamandı son tarih? O zaman yaparım, o zamana yetiştiririm…

Siz de bunları söyleyenlerden misiniz? Tamam, o zaman konuya hızlı bir giriş yaparak başlıyoruz. Peki, neden erteliyoruz?

Arkadaşlar, “erteleme” hepimizde var olan bir duygu. İnsanız, bazen bir şeyleri yapmak isterken bazen de yapmak istemiyoruz. Bazen hemen harekete geçip yapmak istediklerimiz, bazen de ertelemek, ötelemek istediklerimiz oluyor. Bunu kendi hayatımızla ilgili vereceğimiz kararlarda da yapabiliyoruz. İstek ve hedeflerimizde de erteleme duygumuzun ağır bastığı ve ertelemeye başvurduğumuz zamanlar oluyor.

Hayat sürekli olarak yükselişe geçtiğimiz bir hayat değil maalesef. Zaman zaman düşüp yeniden kalktığımız zamanlarımız oluyor. Bana sorarsanız, bazen düşmek insana iyi geliyor. Kalkarken edindiğimiz güç, yeniden potansiyelimizi ateşleyebilmemizi sağlıyor.

Sizler, bu noktada isteklerinizi erteliyor musunuz? Hedefe giden yol belli, değil mi?

Erteleme sanatı, bu hayatta yolumuzu rotamızı çok büyük derecede etkiliyor. Bu yüzden özellikle bu konuyu seçtim. Zamanında benim de hayatımda belli başlı noktalarda ertelediğim şeyler olmadı mı? Tabi ki oldu. Eminim senin de var. Bazen bunlarla başa çıkabiliyoruz, bazen de çıkamıyoruz. Şimdi örneklendirerek bunun sebeplerini açalım.

ERTELEMENİN PSİKOLOJİSİ

Şimdi diyelim ki öğrencisiniz ya da çalışan veya bir ev kadınısınız. Zamanında yapılması gereken bir işiniz var ama bu durumda aklınıza gelen ilk şey yukarıda yazdığım gibi şu soru oluyor; “Son tarih ne zaman?” veya “ne kadar zamanım var?

Bu soruyu sorduktan sonra verdiğimiz yanıt da genellikle, “tamam önceliğim bu değil, başka işlerim var. Bu işlerimi yapayım, bir sonrakini yapayım, zaten diğerine çok zaman var sonra yaparım” şeklinde oluyor ve bu yüzden o işi yapmayı bırakıyoruz. Böyle davrandığımız için de bizler, ertelediğimiz her şeyin esiri olmaya başlıyoruz. Çünkü ertelediğimizde sanıyoruz ki zihnimiz de kafamız da rahat olacak. Ama maalesef hiç de öyle olmuyor. Tam tersine zaman yaklaştıkça yaşadığımız stresle beraber, “Neden daha önce yapmadım ki! Yapsaydım keşke!”, “yapmalıydım…”, “keşke yapsaydım!”, “zaman kısaldı…” gibi sözcükler dilimizden düşmeye ve zihnimizde “yapmalıyım” çanları çalmaya başlıyor. Zihnimiz, biz yapana kadar kendimizi o kadar kötü hissettirir ki o andan itibaren neden yapmadığımızı sürekli sorgulamaya başlıyoruz.

Bunun önüne geçmek için size erteleme ile ilgili çok etkili bir formül vermek istiyorum. Basit, net ve çok sihirli bir kural; “Yap ve bitir!”

İşinizle ilgili bir proje mi geldi ya da evde yapmanız gereken bir temizliğiniz mi var? Çocuğunuzla ilgili halletmeniz gereken bir göreviniz mi var? Ya da hayatta herhangi bir konuda sorumluluğunuz mu var? Erteleyip bunları kafanızda büyüteceğinize aslında yapıp bitirebilirseniz, kafanızın da daha rahat olduğunu göreceksiniz. “Kafam rahat, neden kafam rahat olmasın ki?” diyen insanlara bir bakın, sorumlulukları her neyse, onları zamanında yapmış ve bitirmişlerdir. Bir de erteleyenlerin psikolojisine baktığınızda zihinlerinin dolu, sürekli kaygı halinde olduklarını görür ve “acaba yetiştirebilecek miyim, olacak mı, olmayacak mı?” gibi düşüncelerle her an stres içinde olduklarını görürsünüz. Böyle durumlarda yükselen adrenalin seviyesinin etkilerini yazmama bile gerek yok. Ancak buna rağmen kimisi de adrenalinin sebep olduğu duygudan motivasyon kazandığı için ertelemeyi seçiyor olabilirler.

Siz de bu ruh halindeyseniz, ertelediğinizde kaygı, stres ve korku sebebiyle yaşadığınız duygu size iyi geliyor ve ertelemek size de büyük bir keyif veriyorsa, hayatınızı tekrar gözden geçirmenizde fayda var. Çünkü böyle bir hayatı sürdürülebilir kılmak mümkün değildir. Bir noktadan sonra bu durum hayatınızı çekilmez kılabilir, sağlığınızın da tehlikeye girmesine sebep olabilir.

Eğer böyle biriyseniz kendinize şu soruyu sorabilirsiniz; Bu alışkanlıkla nereye kadar gidebilirim?

Belli bir yere kadar sizi götürebilir ancak daha sonra siz de bunu taşıyamayacak noktaya gelir ve yaşam kalitenizin düştüğünü görecek ve sizi hızlı bir şekilde düşüşe geçirecektir.

ERTELEMEMEK İÇİN NE YAPMALIYIZ?

Peki, bunun için ne yapmalıyız?

Bunun önüne geçmenin en etkili yolu, “Yap ve Bitir!” kuralını hayatımızda uygulayabilmemizden geçiyor. Çünkü zamanında yapmadığımız şeylerin pişmanlığını ilerleyen süreçlerde yaşıyoruz. Bu noktada ‘keşke’lerin çoğaldığı bir yaşam sürmek zorunda kalıyor ve bu da mutsuzluktan başka bir şey getirmiyor maalesef.

Durumu daha iyi anlamak için şu an “keşke” dediğiniz şeyleri gözünüzün önüne getirmenizi ve zihninizde canlandırmanızı istiyorum. Hayatınızdaki keşkelere bir bakın lütfen… İkili ilişkileriniz de olabilir, gönül ilişkileriniz de… Profesyonel yaşamınızla ilgili veya kendi istek ve arzularınız, hedef ve hayallerinizle ilgili de olabilir. Tek tek hatırlayın keşke ile başlayan cümlelerinizi…

“Keşke yapsaydım…”

“keşke bu böyle olmasaydı…”

“bunu zamanında yapsaydım şu anda olduğum noktada olmayacaktım!”

“keşke müdahale etseydim…”

“keşke kırmasaydım…”

“keşke o an durup biraz düşünseydim…”

“keşke o kararı vermeseydim…”

“keşke harekete geçseydim!”

“keşke değiştirebilsem!”

Aslında o keşke dediğiniz o cümlelerinizin çok büyük bir kısmı, büyük bir ihtimalle ertelediğiniz konularla ilgilidir. Keşke ile başlayan bir cümle mi kuruyorsunuz, biraz geriye dönü bir bakın, bunun altında yatan olay nedir, diye… Yine çok sık rastladığım bir konudan örnek verecek olursam, aslında bir ilişkinin başından beri olmayacağını ve karşı tarafa taviz vermemek gerektiğini bildiğiniz halde bunu o an yapmayıp ertelediniz. Sonra ne oldu? Hüsran ve yıkım ile biten bir ilişki.

Zamanında almanız gereken bir kararı almış olsaydınız, zamanında yapmanız gereken bir işi yapmış olsaydınız, zamanında bitirmeniz gereken bir işi bitirmiş olsaydınız, belki şuan bu keşkelerin çok büyük bir kısmı hayatınızda yer almıyor olacaktı.

Yukarıda da altını çizdiğim gibi ertelediğimiz her şeyin esiri oluyoruz. Arkadaşlar, sözün özü; hayat ertelemeye gelmez. Her şeyi ertelediğinizde son vagona kalırsınız. Sürekli erteleyen yapınızı bilen zihniniz de o an sizinle oyun oynayıp size, “son vagona yetişmem önemli” dedirtebilir ama o son vagonun sizi tatmin edip etmeyeceğini son vagona kalmadan bilmeniz mümkün değil. Son vagon da olsa sizi bir yere götürebileceğini düşünebilirsiniz ancak bu son vagon, sizi bindiğinize pişman da edebilir. Böyle bir riski göze almaya değer mi sizce?

Hayattaki hiçbir şeyi ertelemeyin, çünkü hayat ertelenmeyecek kadar çok kısa. Bu kısacık hayatta, hayatımızda zamanında yapmanın doyumunu yaşamak varken, lütfen hayatınızı pişmanlıklarla doldurup kendinize ıstırap çektirmeyin ve şimdi tekrar düşünün; “Hayat ertelemeye değer mi, değmez mi?”

Bu sorunun cevabı sadece sizde…

 
 
 

Yorumlar


bottom of page